Yaraların Sessiz Gücü
Yaraların Sessiz Gücü
Bir gün biri bana şöyle demişti:
“Hikâyeni gözlerin dolmadan anlatabildiğinde, iyileşmiş olacaksın.”
O cümle, kalbimin en sessiz köşesinde yankılandı uzun süre. Çünkü herkesin içinde bir hikâye saklıdır; kimisi hâlâ kanayan, kimisi kabuk bağlamış, kimisi ise artık sadece bir anıya dönüşmüştür. Ama ne olursa olsun, o hikâyenin içinde hep biraz sızı, biraz özlem, biraz “keşke” vardır.
Ve bir gün gelir… fark etmeden o hikâyeyi anlatırken artık gözlerin dolmaz.
İşte o an, fark edilmeden yaşanır iyileşmenin sessiz mucizesi.
İyileşmek bazen bir mucize gibi görünür ama aslında bir fısıltıdır, kalbin kendi kendine söylediği sessiz bir şarkı...
Bir sabah uyanırsın, ve o ağırlığın biraz azaldığını hissedersin. Aynı şarkıyı dinlersin, aynı sokaktan geçersin, aynı anıyı hatırlarsın ama bu kez içindeki dalga kıyıya vurmaz.
Çünkü kalbin, zamanla kendi elleriyle sarmıştır yaralarını.
Zaman, acıyı unutturmaz ama yavaşça dönüştürür; sızıyı bir bilgelik, gözyaşını bir fark ediş hâline getirir.
İnsan, yaşadığı her kırılmadan sonra bir parçasını geride bırakır ama aynı zamanda yeniden doğar.
Her yara, bir izdir ama o iz, “buradan geçtin, ama pes etmedin” diyen sessiz bir tanıktır.
Yaralar insanı eksiltmez; aksine, derinleştirir. Kalbi olgunlaştırır, bakışı değiştirir, ruhu inceltir. Çünkü hiçbir yara boşuna açılmaz.
Her acı, insanın kendini yeniden tanımasına, daha güçlü, daha anlayışlı, daha şefkatli bir hâle gelmesine vesile olur.
Ve belki de asıl iyileşme, unutarak değil; kabul ederek başlar.
Olanı olduğu gibi sevmekle… geçmişi bir düş gibi kucaklayabilmekle…
Bir gün gelir, o hikâyeyi anlatırken artık gözlerin dolmuyorsa, bil ki kalbin huzurla barışmıştır.
Çünkü sonunda, her yara, insanı yeniden doğurur.
Küllerinden, biraz daha yumuşak, biraz daha bilge, biraz daha sevgi dolu bir sen doğar.
Yeniden doğman ve iyileşmen dileğiyle,
Sevgili güzel ruh…
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.


