Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Bir Zamanlar Vefa Vardı” Değerler Gitti, Biz Kaldık Şimdi Ne Yapmalı?

Dünya 21.08.2025 - 08:42, Güncelleme: 21.08.2025 - 11:42
 

Bir Zamanlar Vefa Vardı” Değerler Gitti, Biz Kaldık Şimdi Ne Yapmalı?

Bir toplumun çöküşü çoğu zaman savaşla yoksullukla ya da doğal afetlerle başlamaz. Asıl çöküş değerlerin sessizce terk edilmesiyle başlar. Sevgi, saygı, vefa, sabır, edep… Bunlar sadece bireyin değil toplumun da ruhunu taşıyan manevi sütunlardır. Bu sütunlar yıkıldığında geriye kalan sadece binalar, yollar ve hergün izlediğimiz ekranlar olur. Ama insanın özü kalbinin sesi vicdanının yankısı kaybolur. Bugün yaşadığımız o modern çağ hızın ve tüketimin çağı aslında. Her şey daha hızlı, daha kolay, daha çok olsun istiyoruz. Ama bu hız beraberinde bir unutkanlığı da getiriyor. Unutuyoruz… Sevgiyi, sabrı, sadakati… Unutuyoruz çünkü hatırlamak zaman ister. Oysa biz zamanı değil anı tüketiyoruz. Ve her tüketilen an bir değerin eksilmesiyle sonuçlanıyor. “İnsan, unuttuğu değerlere yabancılaşır; yabancılaştığı dünyada yalnızlaşır” der eski bir Anadolu sözü. Bu yalnızlık sadece bireyin değil, toplumun da ruhunu örten bir sis gibi yayılıyor. Değerler bir anda kaybolmaz. Sessizce fark ettirmeden eksilirler. Bir selam eksilir, bir teşekkür unutulur, bir özür ertelenir. Sonra bir gün insanlar birbirine yabancılaşır. Komşular birbirini tanımaz, çocuklar büyüklerine selam vermez, gençler sabrı zayıflık sanır. Ve biz bu değişimi “zamanın ruhu” diyerek normalleştiririz. Oysa zamanın ruhu değil insanın ruhu belirler değerleri. Bir toplumda değerler yaşanarak aktarılır. Bir çocuk sabrı annesinin sessiz bekleyişinden; vefayı babasının suskun sadakatinden öğrenir. Ama şimdi sabır yerini aceleye vefa yerini unutkanlığa bıraktı. “Bir toplumun çöküşü değerlerin gülümsemeyi bırakmasıyla başlar” der bir modern psikoloji yorumu. Ve biz gülümsemeyi unuttukça değerler de bizden uzaklaştı. Peki bu değerleri yeniden kazanmak mümkün mü? Evet mümkündür. Çünkü değerler birer alışkanlık değil birer niyettir. Niyet varsa dönüşüm de vardır. Bir toplumun değerlerini yeniden kazanması, bireylerin kendi iç değerlerini hatırlamasıyla başlar. Her “merhaba”da samimiyet, her “özür dilerim”de tevazu, her “ben buradayım”da sadakat yeniden doğar. Değerler kaybolmaz sadece hatırlanmayı bekler. Bu hatırlama bir dua kadar sessiz bir bakış kadar derin olabilir. Mevlana’nın az bilinen bir sözü şöyle der: “İnsan kalbini unuttuğunda değerleri de unutur.” Kalbi hatırlamak değerleri hatırlamaktır. Vefa hatırlamak değil unutmayı reddetmektir. Sabır zamanla yarışmak değil zamanla dost olmaktır. Edep ise başkası için değil insanın kendi iç huzuru içindir. Ve sevgi sadece bir duygu değil bir duruş bir sadakattir. Toplumun yeniden değerlerle buluşması için önce birey uyanmalı. Her birey kendi kalbinde bir değer nöbetçisi olmalı. Bir öğretmen öğrencisine sadece bilgi değil saygı da öğretmeli. Bir anne çocuğuna sadece yemek değil sabır da sunmalı. Bir genç arkadaşına sadece eğlence değil vefa da taşımalı. Mahalleler yeniden selamla başlamalı. Camiler ,kiliseler sadece ibadet değil edep ve merhamet mekânı olmalı. Okullar sadece sınav değil karakter inşası alanı olmalı. Medya sadece haber değil değer taşıyan bir aynaya dönüşmeli. “Bir çocuğa sabırla bakan bir göz bir toplumun yeniden doğuşudur” der toplumsal psikoloji ilkesi. Ve biz yeniden doğmak istiyorsak önce birbirimize yeniden bakmayı öğrenmeliyiz. Umut bir kişinin “Ben değişebilirim” demesiyle başlar. Sonra bu değişim bir aileye, bir mahalleye, bir topluma yayılır. Değerler yeniden yaşanırsa yeniden öğrenilir. Ve en önemlisi yeniden hissedilir. Çünkü değerler insanın kendine verdiği en sessiz sözlerdir. Bugün yeniden başlamak için bir sebep arıyorsanız o sebep kalbinizdedir. Bir selamla, bir suskunlukta, bir duada… Değerler yeniden doğabilir. Yeter ki kalbinizi unutmadan yaşayın. “Değerler, insanın içindeki en sessiz ama en güçlü mirastır. Onları hatırlamak, kendini hatırlamaktır.”

Bir toplumun çöküşü çoğu zaman savaşla yoksullukla ya da doğal afetlerle başlamaz. Asıl çöküş değerlerin sessizce terk edilmesiyle başlar. Sevgi, saygı, vefa, sabır, edep… Bunlar sadece bireyin değil toplumun da ruhunu taşıyan manevi sütunlardır. Bu sütunlar yıkıldığında geriye kalan sadece binalar, yollar ve hergün izlediğimiz ekranlar olur. Ama insanın özü kalbinin sesi vicdanının yankısı kaybolur.

Bugün yaşadığımız o modern çağ hızın ve tüketimin çağı aslında. Her şey daha hızlı, daha kolay, daha çok olsun istiyoruz. Ama bu hız beraberinde bir unutkanlığı da getiriyor. Unutuyoruz… Sevgiyi, sabrı, sadakati… Unutuyoruz çünkü hatırlamak zaman ister. Oysa biz zamanı değil anı tüketiyoruz. Ve her tüketilen an bir değerin eksilmesiyle sonuçlanıyor. “İnsan, unuttuğu değerlere yabancılaşır; yabancılaştığı dünyada yalnızlaşır” der eski bir Anadolu sözü. Bu yalnızlık sadece bireyin değil, toplumun da ruhunu örten bir sis gibi yayılıyor.

Değerler bir anda kaybolmaz. Sessizce fark ettirmeden eksilirler. Bir selam eksilir, bir teşekkür unutulur, bir özür ertelenir. Sonra bir gün insanlar birbirine yabancılaşır. Komşular birbirini tanımaz, çocuklar büyüklerine selam vermez, gençler sabrı zayıflık sanır. Ve biz bu değişimi “zamanın ruhu” diyerek normalleştiririz. Oysa zamanın ruhu değil insanın ruhu belirler değerleri. Bir toplumda değerler yaşanarak aktarılır. Bir çocuk sabrı annesinin sessiz bekleyişinden; vefayı babasının suskun sadakatinden öğrenir. Ama şimdi sabır yerini aceleye vefa yerini unutkanlığa bıraktı. “Bir toplumun çöküşü değerlerin gülümsemeyi bırakmasıyla başlar” der bir modern psikoloji yorumu. Ve biz gülümsemeyi unuttukça değerler de bizden uzaklaştı.

Peki bu değerleri yeniden kazanmak mümkün mü? Evet mümkündür. Çünkü değerler birer alışkanlık değil birer niyettir. Niyet varsa dönüşüm de vardır. Bir toplumun değerlerini yeniden kazanması, bireylerin kendi iç değerlerini hatırlamasıyla başlar. Her “merhaba”da samimiyet, her “özür dilerim”de tevazu, her “ben buradayım”da sadakat yeniden doğar. Değerler kaybolmaz sadece hatırlanmayı bekler. Bu hatırlama bir dua kadar sessiz bir bakış kadar derin olabilir. Mevlana’nın az bilinen bir sözü şöyle der: “İnsan kalbini unuttuğunda değerleri de unutur.” Kalbi hatırlamak değerleri hatırlamaktır. Vefa hatırlamak değil unutmayı reddetmektir. Sabır zamanla yarışmak değil zamanla dost olmaktır. Edep ise başkası için değil insanın kendi iç huzuru içindir. Ve sevgi sadece bir duygu değil bir duruş bir sadakattir.

Toplumun yeniden değerlerle buluşması için önce birey uyanmalı. Her birey kendi kalbinde bir değer nöbetçisi olmalı. Bir öğretmen öğrencisine sadece bilgi değil saygı da öğretmeli. Bir anne çocuğuna sadece yemek değil sabır da sunmalı. Bir genç arkadaşına sadece eğlence değil vefa da taşımalı. Mahalleler yeniden selamla başlamalı. Camiler ,kiliseler sadece ibadet değil edep ve merhamet mekânı olmalı. Okullar sadece sınav değil karakter inşası alanı olmalı. Medya sadece haber değil değer taşıyan bir aynaya dönüşmeli. “Bir çocuğa sabırla bakan bir göz bir toplumun yeniden doğuşudur” der toplumsal psikoloji ilkesi. Ve biz yeniden doğmak istiyorsak önce birbirimize yeniden bakmayı öğrenmeliyiz.

Umut bir kişinin “Ben değişebilirim” demesiyle başlar. Sonra bu değişim bir aileye, bir mahalleye, bir topluma yayılır. Değerler yeniden yaşanırsa yeniden öğrenilir. Ve en önemlisi yeniden hissedilir. Çünkü değerler insanın kendine verdiği en sessiz sözlerdir. Bugün yeniden başlamak için bir sebep arıyorsanız o sebep kalbinizdedir. Bir selamla, bir suskunlukta, bir duada… Değerler yeniden doğabilir. Yeter ki kalbinizi unutmadan yaşayın.

“Değerler, insanın içindeki en sessiz ama en güçlü mirastır. Onları hatırlamak, kendini hatırlamaktır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (1 )

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve webtvhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yücel
(21.08.2025 14:05 - #332)
Murat hocamızın sabırsızlıkla beklediğimiz yazısını bir solukta adeta yaşayarak hissederek okudum. Kendisinden beklediğimiz gibi güçlü ifadelerle günümüzün ve aynı zamanda insanlık tarihinin sorunu olan temel değerler konusunu özetlemiş. Eline yüreğine sağlık ....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve webtvhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.