Üst Geçitlerden Gelen Mesaj: Yeni Bir Liderliğe Özlem mi?

Son günlerde Türkiye'nin dört bir yanında dikkat çeken bir gelişme yaşanıyor. Üst geçitlere, apartman balkonlarına, köy kahvelerine kadar yayılan bir pankart:
“Öcalan hangi kapının itidir?”
Altında imza niteliğinde bir isim: Yavuz Ağıralioğlu.

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu’nun bu sert ve sarsıcı çıkışı, sadece bir siyasi söylem değil; halkın uzun süredir içine attığı tepkinin dışavurumu olarak okunmalı. Çünkü bu cümle, herhangi bir siyasi polemiğin ötesinde, milletin yıllardır cevabını aradığı çok temel bir soruyu dillendiriyor:
Türkiye Cumhuriyeti, terörle arasına gerçek bir mesafe koyabilecek mi? Yoksa kapalı kapılar ardında, kırmızı çizgiler sinsice esnetiliyor mu?

Pankartların bu denli yayılması, organize bir kampanyadan ziyade bir halk hareketi görüntüsü veriyor. Kimi balkonlara el yazısıyla asılmış, kimi şehirlerde profesyonelce bastırılmış. Bu da bize tek bir şeyi gösteriyor:
“Dipten gelen bir dalga var.”

Yıllardır kutuplaşmanın, ekonomik sıkışmanın ve siyasal bezginliğin gölgesinde sıkışan halk, artık yeni ve sahici bir söz arıyor. Yavuz Ağıralioğlu’nun çıkışı da bu boşluğa denk düşüyor. Çünkü ne söylediği kadar, kimin söylediği de önemli.
Ağıralioğlu, yıllarca milliyetçi camiada siyaset yapmış, milletin değerleriyle kavgalı olmayan, ancak popülizmin kuyruğuna takılmayan bir siyasetçi. Bu özelliğiyle halkın hem güvenini hem de merakını cezbediyor.

Peki bu bir “Anahtar Parti dalgası” mı?

Henüz bunu söylemek için erken olabilir. Ancak şunu çok net ifade etmek gerekiyor:
Bugün siyaset, sadece liderlik değil, doğru soruyu sorma sanatıdır.
Ve Ağıralioğlu, bir süredir bu soruları halkın dilinden sormayı başarıyor.

Siyasi kutupların susturduğu, “güvenlik mi özgürlük mü” ikilemine sıkıştırılan bir ülkede, birilerinin çıkıp “Devlet ile terörist arasında mesafe kayboluyor mu?” sorusunu açıkça sorması; suskun çoğunluğun iç sesi olmuştur.

Sokakta pankartlarla yankılanan bu söz, belki de son yılların en çıplak ve en sert siyasi çıkışıdır.

Şimdi gözler, bu sözün bir slogandan öteye geçip geçemeyeceğinde…

Eğer Anahtar Parti, sadece tepki değil, çözüm de üretebilirse…
Eğer bu sözün arkasını sahici politikalarla doldurabilirse…
O zaman evet, bu sadece bir “pankart furyası” değil, yeni bir siyasal dip dalganın habercisidir.

Son söz:
Siyasette güçlü olan, çok konuşan değil; halkın kalbinden geçen ama söyleyemediğini dillendiren olur.
Ve galiba, Türkiye bu sesi özledi.