Duygusal Boşluklarımız ve Ruhsal Denge üzerine
Hepimizin yaşantısı içerisinde esas olan bir konudur denge;
Denge bir bütündür bedensel ve ruhsal bütünlüğümüzü sağlayan en önemli unsurdur . Dengeli yaşamak denilince bir bütün olarak algılanmalıdır, beslenmemizden fiziksel sağlığımıza özelikle de bizi ayakta tutan duygusal ve psikolojik durmumuza kadar kapsayan bir unsurdur.
Hayatımızın içerisinde gerek içine doğduğumuz aileden ,toplumdan kültürden olmak üzere yaşam şeklimiz ve edindiğimiz alışkanlıkların etkisini de göz önünde bulundurursak zaman zaman bu dengeyi sağlamak zor olabiliyor. Asıl olan ise kendimizi tanıma yolunda dengemizi sağlayıp buna uygun bir şekilde yaşamak ve hayat kalitemizi arttırmaktır .
Her durumun kendi içinde bir dengesi bulunur.Mesela beslenme durumumuz fiziksel sağlığımızı etkiler ruh sağlığımız ise aslında bu dengelerin tamamını etkiler diyebiliriz.
Yaşadığımız duygusal yoksunluklar yeme düzenimizi uyku düzenimizi dolaylı olarak fiziksel sağlığımızı etkileyerek tüm yaşam kalitemizi ele geçirmiş olur
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusunda seçtiğimiz yiyeceklerin bile duygu durumumuzu etkilediğini ortaya koymaktadır ve bunların her biri seçtiğimiz yiyeceklere göre karşılık gelen tatları olduğu bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur.
Genel tanımıyla Psikoloji dünyasında duygusal açlık dediğimiz bilimsel temelli bir tanım vardır.
Şöyle örnek verecek olursak ;
Bir duygudan kaçmak yerine onunla oturmak nasıl olurdu çünkü duygular aslında onarılmak için değil hissedilmek için vardır.
Neden bir duyguyla oturmalıyız ? bir duygu ile oturmak her şeyden önce onu yakından tanımamıza yol açar .O duygunun işlenmeside diyebiliriz buna .Bu duygunun olumlu veya olumsuz olmasının önemi yoktur , yas süreci diye adlandırdığımız duygularımızda buna dahildir. Duygularımız kendimizle olan iletişim kaynağı ve kendimizi tanıma yolunda adeta bir pusuladır onlarla ne kadar iyi iletişimde olur ve onları ne kadar iyi tanırsak iç dengemiz bir o kadar sağlıklı olacaktır.
Böylece bastırılmaz birikmez bilmemiz gereken değerlerimizle çelişen tepkilere yol açmaz.
Peki bunu nasıl yaparız kısaca şöyle değinebiliriz;
Öncelikle duygumuza isim koyup onunla tanışabiliriz böylelikle etkisini biraz azaltmış oluruz bu kabullenme ve farkındalığın ilk adımıdır, adını koyup tanışmak içimizdeki kaousu azaltır. Onu kabul edip duygumuzu geçerli kılabiliriz. Duygumuzdan kaçmadan onu düzenlemeye çalışabiliriz. Bunu düzenlemek için kendimize uygun yöntemler bulabiliriz mesela meditasyon, doğada zaman geçirme ve hatta ibadet etmekte dahil duygularımızı düzenlememiz konusunda çok önemli yardımcılardır.
Zayıf duygularımız olduğu kadar güçlü duygularımızda vardır, güçlü duygularımızı inkar etmek onların dahada güçlenerek gelmesine yol açarlar.
Güçlendikçe kendilerine çıkış yolu ararlar görmezden gelip inkar edilirlerse kendilerini fiziksel acı, aşırı yeme arzusu ,hastalık ,depresyon ,endişe fobi yada uykusuzluk gibi bir yığın hoş olmayan yollarla dışa vurabilirler.
Sonuç olarak olumsuz bir duyguyla yüzleşmek hoş olmasada , alternatif nahoştur. hiç şüphe yokki herkes zaman zaman üzülür s,inirlenir yada güvensiz hisseder . Bazen hayat koşulları yada kişisel seçimlerimiz huzur içinde ve değerli bir yaşam sürmemizi zorlaşatırabilir.
Duygularımızın düzeltilmeye ihtiyacı yoktur sadece hissedilebileceği güvenli bir alana ihtiyacı vardr. Çünkü Duygular kontrol edilerek değil şefkatle karşılanarak değişebilir.
Aslında tek sorun bize kaygı ,üzüntü gibi olumsuzluk veren duygularla şimdimi yoksa sonra mı baş etmeyi seçtiğimizle ilgilidir. Sonraya attığımız ve kaçtığımız her durum bir boşluk yaratarak ruhsal ve ya fiziksel denge problemine yol açabilir. Baş edemediğimiz her durumla yüzleşmeli gücümüzün yetmediği durumlar varsa profesyonel destek almalı ve böylece kendi duygularımızı tanıyarak hakettiğimiz yaşam kalitemizi sağlamalıyız.
Fatma GÜNGÖR
Klinik Psikolog