DEVA Partili İstanbul Milletvekili Rızvanoğlu’ndan “süper izin” teklifi eleştirisi: “Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifi”
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülen ve kamuoyunda “süper izin” olarak anılan torba yasa teklifine komisyonda yaptığı konuşmayla tepki gösterdi. Rızvanoğlu'na göre, yasa teklifi enerji planlaması gibi sunulsa da, dayandığı gerekçeler ne bilimsel, ne şeffaf, ne de kamusal çıkarla uyumludur. Avrupa Komisyonu kararı çarpıtılarak gerekçe gösterilmekte, henüz teknik raporları bile tamamlanmamış dış gelişmeler “enerji arz güvenliği” bahanesiyle iç hukuka gerekçe yapılmaktadır. Oysa teklifin arkasında halkın bilgiye erişim hakkını, doğanın korunmasını ve kurumların işlevini baypas eden çok yönlü bir imtiyaz sistemi yatmaktadır.
“Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifi”
Teklifte üstün kamu yararının toplum çıkarına olmadığını vurguyan Rızvanoğlu, “Bu teklifin üzerine üstün kamu yararı etiketi yapıştırılmış ama Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifidir bu. Şimdi, hepimiz biliyoruz, gerçek bir kamu yararı nedir? Bu gerçek kamu yararı sadece birkaç şirketin değil bütün bir toplumun yararı demektir ama bu aynı zamanda su demektir, gıda demektir, orman demektir, temiz hava demektir, üretim hakkı demektir, sağlıklı çevre demektir. Bu teklifin içinde ne bilimsel bir planlama var ne doğayı koruyacak bir sınır ne de halkı sürece dâhil eden bir mekanizma var arkadaşlar; sadece hız var, sadece ruhsat var, sadece de belli şirketlere ayrılmış ayrıcalıklar var.” dedi.
“Teklifin Avrupa Komisyonu tavsiye kararlarına uyduğu ifadesi doğru değil”
Teklifin Avrupa Birliği mevzuatıyla gerekçelendirilmesini de çarpıcı bir örnekle çürüten Rızvanoğlu, “Teklifin gerekçesine baktığımızda, bir Avrupa Birliğine referans veriliyor ve burada diyor ki: ‘Avrupa Birliği de süreçleri hızlandırıyor.’ Şimdi, bunu iyi anlamamız gerekiyor. Avrupa Komisyonu 13 Mayıs 2024 tarihinde yenilenebilir enerji ve ilgili altyapı projelerine yönelik izin süreçlerinin hızlandırılması hakkında rehberlik dokümanı yayınladı mi? Yayınladı ama gelin, bu belgeye bir bakalım ne diyor bu; rehberin girişinde belli tanımlar var ve açıkça şunu söylüyor: Bu rehber yalnızca -bakın, dikkatli- yenilenebilir enerji projeleri ve onlara bağlı altyapılar için geçerlidir yani güneş, yani rüzgâr, yani jeotermal gibi projeler için; madencilik bu kapsamda yer almıyor ama siz burada gerekçede öyle bir diyorsunuz ki sanki madencilikte varmış gibi.” dedi
“Harita yok, koruma sınırı yok, kurumsal kapasite değerlendirmesi yok”
Avrupa Komisyonu kararında hızlandırma işlemlerinin belli kurallara göre olması gerektiğini aktaran Rızvanoğlu “Rehberin en önemli uyarılarından bir tanesini de göz ardı etmişsiniz, üzülerek söylüyorum çünkü rehber bir şeyi çok net bir şekilde söylüyor: ‘Eğer bir hızlandırma yapılacaksa bu mutlaka belli kurallara bağlanmalıdır.’ diyor. Ne diyor? Şimdi söyleyeceğim yere lütfen dikkat edin ve not almanızı rica ediyorum çünkü bence bizim bu teklifimizde yer almayan konu bu ve bu teklifin de en büyük eksikliği bu. Bakın ‘Mevcut yasal çerçeve içinde kalınmalı, enerji ve çevre alanlarında bilgiye erişim hakkı, halkın karar alma süreçlerine katılım hakkı ve çevresel konularda adalete erişim hakkı ihlal edilmemeli.’ diyor yani ne diyor? Avrupa diyor ki: ‘Bilimsel harita yapılmalı. Ulusal koruma alanları, kuşların göç yolları ve hassas ekosistemler ruhsat kapsamı dışında bırakılmalı, kurumsal kapasite güçlendirilmeli, personel eksiklikleri giderilmeli ve halkın sürece etkin bir biçimde -ki mesela bugün alınmadıkları gibi- katılımı sağlanmalı.’ Yani Avrupa diyor ki: ‘Önce doğayı haritalandırıyoruz biz, sonra da bilimsel olan uygulama alanlarını belirliyoruz, kurumları güçlendiriyoruz, süreci de hızlandırıyoruz.’ Biz ne yapıyoruz? Harita yok, koruma sınırı yok, kurumsal kapasite değerlendirmesi yok doğanın her karış toprağını potansiyel ruhsat sahası gibi gösteriyoruz.” ifadesini kullandı.
“Bilimsel bilgi olmadan, enerji güvenliği üzerinde korku yayılıyor”
Rızvanoğlu, Avrupa’daki elektrik kesintilerinin gerekçe gösterilmesini de eleştirerek, “Bir de diğer gerekçe, özellikle bazı arkadaşlarımız da söyledi, AK PARTİ'den arkadaşlarımız yani burada bir İspanya, Portekiz'de yaşanan elektrik kesintilerine değindiniz. Bakın, arkadaşlar, bunlar gerçekler, yere basmıyor. Avrupa Elektrik İletim Sistemi var ve burada, hâlen bu kesintilerin nedenleri araştırılıyor yani kanıtlamış bir şey yok, hâlen onlar da bunların sebeplerini bilmiyorlar. Yani bunu enerji arz güvenliğine dayandırıyorsunuz ama İspanya, Portekiz'deki olayların ne olduğunu henüz hiçbirimiz daha bilemiyoruz. Ortada ne teknik bir rapor var ne de alınmış bir karar var. Yani daha sonuç çıkmadan biz bu belirsizliği fırsata çevirelim, fosil yakıt yatırımlarını ve maden ruhsatlarını savunmak için bir zemin oluşturalım diyorsunuz maalesef. Bilimsel bilgi olmadan, enerji güvenliği üzerinde korku yayarak kamuoyunu yanıltıyorsunuz ve çevre politikalarını da üzülerek söylüyorum ama zedeliyorsunuz.” dedi.
“Ruhsatı verenle denetleyeni aynı yere bağladınız”
Teklifle ormanlar üzerinde MAPEG’e sınırsız yetki verildiğini belirten Rızvanoğlu “Gelelim teklifin bir diğer kritik konusuna kurumsal yapının çökertilmesi. Bugüne kadar orman izinlerini kim veriyordu? Orman Genel Müdürlüğü, şimdi kim verecek? MAPEG. Yani madencilik ruhsatı veren kurum aynı zamanda doğaya da izin veren kurum hâline geliyor. Denetleyenler, ruhsat verenler hepsi aynı elde toplanıyor ya bunun mantığını ben anlayamadım yani anlayan varsa lütfen bana da anlatsın. Bu sadece yani idari bir bozulma da değil, aynı zamanda Anayasa'ya da aykırı bir durum. Anayasa 169 diyor ki: "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez." Ama bu teklifte ormanın kaderini doğrudan ruhsatı dağıtan kuruma devrediyorsunuz. Üstelik bu da yetmiyor eğer ilgili kamu kurumu dört ay içinde cevap vermezse ruhsat verilmiş sayılıyor. Ya, peki, kurumundaki personel ya yetişemezse, bilimsel rapor hazırlanmamışsa, bilim konuşamadı diye biz gideceğiz, doğaya kazma mı vuracağız? Ya, buradaki mantık nedir? Burada kurumların çok zayıfladığını düşünüyoruz ve halk dışlanıyor, denetim zayıflıyor bunu bir hızlandırma adı altında yapıyorsunuz. ” ifadesini kullandı.
Zeytinlikler üzerinden “çevre sürgünü” vurgusu: “Sadece ağaç değil, köyler yerinden edilecek”
Zeytinin taşınacak bir eşya olmadığını belirten Rızvanoğlu “Zeytinlere çok fazla arkadaşımız değindi ama zeytin taşınacak bir eşya, değiştirilecek bir nesne de değil. Zeytin, binlerce yıllık bir üretim kültürü ve biz burada bir zeytinden bahsederken aslında zeytinin yerini değiştirdiğiniz sadece ağacı da değiştirmiyoruz. Biz oradaki köyü, üretim yapısını, ekosistemi yani oradaki yöre halkını, buradaki birçok arkadaşımızı çevre sürgününe zorluyoruz. Yani bunun adı bir sürgün, adı da çevre sürgünü, üzülerek söylüyorum. 40'a yakın köy bu sürgüne uğrayacak, köyler üretimden koparılacak, 1939 yasasına değinmiyorum bile zaten kararlar çok net, Danıştay çok net bu konuda.” dedi.
“Bu serbest piyasa değil, imtiyaz rejimi”
Rızvanoğlu enerji planlamasının yapılan şekliyle uygun olmadığını belirterek “Son olarak şunu söyleyeyim: Enerji planlamasının böyle doğru olduğunu düşünmüyoruz, böyle bir kapitalizm anlayışı da olamaz, üzülerek söylüyorum. Bu teklif, serbest piyasa düzeni değil, kişilere özel çıkar sağlayan bir imtiyaz yasasıdır. Bunu çıkartırsak da Türkiye için çok sakıncalı sonuçlar olacağını ve bunun bir enerji reformu değil, ayrıca da bir ruhsat rejimi olduğunu söylüyorum.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.