Değişmeyen Oyun!

Parazit Amerika, Sinsi Rusya, Akbaba Avrupa ve Ejderha Çin’in Gölgeli Oyunları

Türkiye; üç kıtanın kesişiminde, medeniyetlerin kavşağında, dinlerin, dillerin ve yolların kalbinde duran kadim bir millettir. Bu topraklar, yalnızca haritaların ortasında değil, planların ve komploların merkezindedir.
Bugün Türkiye, dört yönü düşman gibi görünen ama perde arkasında zaman zaman aynı masaya oturan bir kumpasla karşı karşıyadır:

Parazit Amerika, içten içe kemiren bir düzen kurucudur.
Sinsi Rusya, dost maskesiyle hançer taşıyan soğuk bir akıldır.
Akbaba Avrupa, kendi çöküşünü örtmek için başkalarının ölümüne yatırım yapar.
Ejderha Çin, sessizliğin ve sabrın silahını kullanan dijital bir istilacıdır.

Bu dört aktör, görünüşte birbirleriyle çekişme hâlindeymiş gibi dursalar da, söz konusu Türkiye olduğunda tarihin birçok döneminde aynı hedef doğrultusunda birleşmişlerdir.

1. Parazit Amerika: İhanet Diplomasisi ve İçeriden İstila

Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye ile ilişkisi hiçbir zaman gerçek bir ittifaka dayanmamıştır. NATO şemsiyesi altında kurulan "müttefiklik", gerçekte Türkiye'yi askeri anlamda bağımlı hale getirme projesinin bir parçasıydı.

Tarihî Kumpaslar:

1960 Darbesi: ABD’nin Türkiye’de kontrolü artırmak için desteklediği ilk büyük iç müdahaledir.

12 Eylül 1980: CIA’nın “Bizim çocuklar başardı” dediği darbeyle Türkiye dizayn edilmiştir.

FETÖ Yapılanması: 15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye bir NATO üssünden yönlendirilen işgal girişimiyle karşı karşıya kalmıştır.

Günümüzde ABD Ne Yapıyor?

PKK/YPG gibi yapılarla Türkiye’nin güneyinde bir terör devleti oluşturmaya çalışıyor.

BOP çerçevesinde Türkiye’yi etnik ve mezhepsel fay hatlarıyla parçalamak istiyor.

Ekonomik krizleri tetikleyerek halkın sinir uçlarıyla oynuyor.

Amerika, askeri üs kurmaz; psikolojik üs kurar. Kurduğu her “ittifak” aslında yeni bir işgal biçimidir.

2. Sinsi Rusya: Dost Gibi Duran Tehdit

Tarih boyunca Türk-Rus ilişkileri, dostluktan çok rekabet ve savaşlarla örülüdür. Ancak modern Rusya, doğrudan çatışmak yerine ekonomik ve diplomatik tuzaklarla sarmalayan bir strateji izlemektedir.

Tarihî İzler:

93 Harbi (1877-1878): Osmanlı’nın en ağır hezimeti, Rusya'nın sıcak denizlere inme rüyasıyla gerçekleşti.

Soğuk Savaş Dönemi: Sovyet tehdidi Türkiye’yi NATO’ya itti ama bu, başka bir bağımlılığın kapısını açtı.


 


 

Günümüzde Rusya Ne Yapıyor?

Suriye’de Esad rejimini destekleyerek Türkiye’nin güvenlik sınırlarını tehdit ediyor.

Türkiye’ye S-400 sattı, ama karşılığında ABD-Türkiye bağlarını koparmayı başardı.

Enerji bağımlılığı üzerinden ekonomik baskı kuruyor.

Rusya ile dans etmek, ayı ile dans etmeye benzer: Duramazsınız, düşerseniz ezilirsiniz.

3. Akbaba Avrupa: Yıkımın Medeni Yüzü

Avrupa Birliği, Türkiye için yıllarca bir “umut hikâyesi” gibi sunuldu. Ancak bu masalın arkasında, Türkiye’yi sürekli aşağılayan, dışlayan ve ekonomik bağımlılıkla terbiye eden bir gerçeklik vardı.

Tarihî Hainlikler:

Sevr Antlaşması: Avrupa’nın Osmanlı’ya biçtiği kefen.

Lozan’a zoraki saygı: Anadolu’nun direnişi olmasa Sevr, “medeniyetin zaferi” olacaktı.

Kıbrıs Ambargosu (1974): Türkiye’nin haklı müdahalesi sonrası Avrupa tarafından cezalandırılması.

Bugün Avrupa Ne Yapıyor?

Türkiye’yi ekonomik denklemlerde düşük ücretli işgücü pazarı gibi görüyor.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs üzerinden Ege ve Doğu Akdeniz’de kuşatma kuruyor.

İçerideki muhalif yapıları destekleyerek siyasi kaos üretmeye çalışıyor.

Avrupa; ölmekte olan medeniyetinin çöküşünü Türkiye’nin diz çökmesiyle geciktirmeye çalışıyor.

4. Ejderha Çin: Teknolojik Sömürgeciliğin Sessiz Avcısı

Çin’in politikası Batı’dan farklıdır. Gürlemeden vurur. Asker göndermez, kredi açar. Savaş başlatmaz, pazar kurar. Türkiye için ise en büyük tehdit sessiz dijital kuşatmadır.

Derinden Gelen Tehlikeler:

Türkiye’de altyapı ve teknoloji yatırımlarıyla stratejik bağımlılık kuruyor.

Uygur Türklerine yönelik baskıya rağmen ekonomik çıkarları nedeniyle Türkiye’yi sessizliğe zorluyor.

Siber ağlar ve dijital sistemlerle sivil toplumun ve devletin veri akışını kontrol altına almaya çalışıyor. Çin’in gücü kılıçta değil, veride. Silahla değil, ağla esir eder.

Ortak Senaryo: Düşman Gibi Görünüp Aynı Masada Oturanlar

Tarih boyunca bu dört aktör, farklı kisvelerle ama aynı hedefle Türkiye'nin karşısına çıktı.
Günümüzde bu örtülü ittifak, çok kutupluluk maskesiyle servis edilse de asıl amaç Türkiye’yi zayıf, bölünmüş ve dışa bağımlı hale getirmektir.

Günümüzdeki Kriz: İsrail-İran Savaşı ve BOP’un Final Perdesi

Ortadoğu’daki sıcak gelişmeler bir rastlantı değil; ABD'nin BOP haritasının son perdesidir.
İsrail-İran gerilimi, Sünni-Şii ayrışması üzerinden kurgulanmış mezhepsel bir kaostur.
Kazanan: Silah satanlar, enerji pazarını yönetenler, yeni haritalar çizenler.

Ve Türkiye’den beklenen şey, bu savaşta ya taraf olması ya da tarafsızlık kisvesiyle etkisizleştirilmesidir.

Çıkış Yolu: Türkiye Ne Yapmalı?

Atatürk’ün 100 yıl önce kurduğu stratejik akıl hâlâ geçerlidir. Bu akıl, ezber değil; özgürlükle yoğrulmuş bağımsızlıkçı bir duruşun ta kendisidir.

1. Çok Boyutlu ve İlkeli Dış Politika

“Yurtta sulh, cihanda sulh” demek, baş eğmek değil; denge kurmak ve çıkarı korumaktır.

2. Ekonomik Bağımsızlık

Üreten, dışa bağımlı olmayan, yerli teknolojiyi ve tarımı önceleyen bir ekonomi kurmadan siyasi bağımsızlık hayaldir.

3. Askeri ve Teknolojik Güç

Sadece ordu değil, siber güvenlik, yapay zekâ, enerji teknolojileri de milli güvenliğin parçasıdır.

4. Kültürel Uyanış ve Milli Birlik

Bizi ayırmaya çalışanlara karşı tek kimlik: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı altında birleşmek şarttır.

Son Söz: Tarih Uyuyanlara Acımaz

Bugün Türkiye, çok cepheli bir psikolojik, ekonomik ve diplomatik savaşın tam ortasındadır.
İç kargaşalarla oyalanan, kimlik bunalımına sokulan bir milletin düşmesi için tank gerekmez; yeter ki kendi aklından şüphe etsin, kendi tarihinden uzaklaşsın.

Atatürk’ün veciz sözleri bugün her zamankinden daha günceldir:

“Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.”
“Siyasi, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa, kazanılan zaferler yaşayamaz, az zamanda söner.”

Türkiye için yol bellidir:
Kendine dönmek, aklını kullanmak ve tarihinden aldığı dersle geleceği yeniden yazmak.

Kaynak: https://strasam.org/yazar/arastirmaci-yazar-oktay-iyisarac